Biraz bekleyin. Bazen davalı savunma göndermez.

Merhaba, öncelikle kalacağınız ilçe Muratpaşa ilçesi. DSİ Konyaaltı misafirhanesi isimlendirmesinin sebebi DSİ misafirhanesinin Konyaaltı caddesinde olması. Konyaaltı sahilinde denize girme isteğiniz var ise bir araç ihtiyacınız olabilir ya da azıcık yürürüm derseniz misafirhane önünden tramvay ile Müze durağına kadar gidip oradan aşağı denize yürüyebilirsiniz.

Gezi içeriğinde olmasını istediklerinizi paylaşırsanız ona göre bir kaç öneri sunabilirim.

Bunun ötesinde yine tramvay ile sahilin aksi istikamette giderek Kalekapısı dırağından Kaleiçi'ne girebilirsiniz. Akşamüzeri gezmeniz çok keyifli olacaktır. Antik kentler için araç kesinlikle gerekli.

Türkiye'nin en iyi restaurantlarından biri 7 Mehmet Antalya'da. Fiyatlar tuzludur ve rezervasyon gerekir ama çok iyi bir deneyim yaşayacağını garanti ederim.
Akşam Kaleiçi+1

olympos ve adrasan da denize girin mutlaka.

mahkeme kararının hüküm kısmını paylaşırsanız yorum yapalım (foto koyacaksınız isimlerin üstünü karalayın)

prnt.sc

kararda kim ne kadar ne ödeyecek kalem kalem yazar.

Karşı taraf kararı istinaf eder tehiri icra kararı alır dosya 2-3 yıl daha sürer. heveslenmeyin. sizin avukatın ücretini siz ödersiniz. avukatın karşı taraftan alacağı vekalet ücreti ayrıdır. yargılama gider ve harçları haksız çıkandan alınır. zun uzun yazmaya üşendim kusura bakmayın.

teşekkür ederim. Tehiri icra her zaman çok uzun mu sürüyor? Sonuçta ne kadar uzun sürerse sonunda lehime çıkacak olan kararda alacağım parayı faiziyle almayacak mıyım?

Ortalama 2 yıl sürer. Genellikle hep böyledir. Çok sayıda biriken dava var. Enflasyon %100 den fazla. Kanunen uygulanan faiz oranları ise kuş kadar. Paranız eriyecek.

router'in buradaki amacini anlamadim. ayrica kac port kullanilacak toplamda? size router degil dummy yani unmanaged switch lazim. switch'i modeme baglayacaksin, kablolari da switch'e. bilgisayarlara da dhcp degil manuel ip verirsen hicbir sikinti olmaz.

edit: wifi icin de sunlardan alip yerlestir, kablolarini yine switch'e baglarsin.
www.amazon.com

Yazıcılar için ethernet girişi var mı kontrol edin, varsa switch veya direkt modeme bağlayarak kullanabilirsiniz.

Router'dan kasıt nedir anlamadım, isp'in verdiği modem harici farklı bir cihaz mı kullanıyorsunuz? yoksa switchden mi bahsediyorsunuz?

Olması gereken; modem'den link hattını alıp switche girmek, pc ve yazıcılardan gelen kabloları switch'e girmek.

İp dağıtım işini modem yapacak, switch'in dhcp özelliği varsa kapatılmalıdır.

Dhcp ip dağıtım aralığını 192.168.1.10-200 arası gibi belirleyin, yazıcı, server, access point v.b cihazların ip adreslerini dhcp dağıtım aralığının dışından bir ip adresi verin. Cihaz sayısı azsa mac adresine göre ip atamada yapabilir.

darboğaz olmaması adına switch ve modem portları 1gbe olsun.

wifi içinde tplink deco cihazlardan alın, işinizi görecektir.

router derken yanlış ifade ettim tam olarak sizin söylediğinizi anlatmak istemiştim. Süper oldu teşekkürler.

peki şu iki cihazdan hangisi daha mantıklı ya da farkı nedir?

www.amazon.com.tr

www.amazon.com.tr

iki cihazda de giriş seviyesi yönetilemez switch, özellik olarak aynı gibiler, şeklini beğendiğini al geç.

www.tp-link.com

www.tp-link.com

cevap için teşekkürler hocam ama 1 ay sonra seçim var. doları zor tutuyorlar. seçimden sonra ipleri salınca ürün fiyatları artmaz mı? Kaldı ki ben nakit ile almayacağım kredi kartına taksit yaptıracağım. Bu durumda kredi kartı borcum olmayacağı için elime geçeni ufak ufak dolara fona faize atıyorum işte.

Muhafazası nakliyesi montajı arızası düşüldüğünde değmiyor hocam almayın.

Eşya almaya gerek yok.
Dolar artarsa ithal ürünlerin fiyatı artar. Ama faiz oranında artmaz. Yerli ürünlerde yılbaşında kallavi bı zam yaptı zaten.
Ayrıca alınca nereye koyacaksın, ev bitince taşıması var. Bu süre içinde yıpranması var.
Yükte hafif şeyler alın alacaksanız.

Fiyatlar uygunsa ha 2 yıl ha 15 ay deyip alın. Ayrıca bazı markaların garanti uzatma uygulamaları var. 5-6 yıla uzatmıştı arçelik yıllar önce çam mak'ı.

Garanti bildiğim kadarıyla fatura tarihini baz alır. Kurulumla alakası olduğunu sanmıyorum. Sadece bayiiden alırsanız onlar faturayı kuruluma göre ayarlayabiliyorlar.

Nakliye masrafı muhtemelen aradaki farkı önemsiz hale getirir. Ben olsam bir yatırım aracına parayı bağlar (altın, döviz gibi) ve ev bitince oraya sipariş verirdim.

siemens ve hoover mesela satın aldıktan sonra 15 gün içinde montaj istiyor.

bir depo kiralayabilirsin uygun fiyata, zaten sürekli gidip gelmen gerekmediği için ucuzundan bir tane kiralayıp satın aldığın şeyleri orada tutabilirsin aklıma gelen en pratik çözüm bu.

çok zor

bu hafta içi randevu varsa yetişebilir.

baktım vfs den randevu alınamıyor.Demek ki randevular full :(

Vfs'den randevu almak zaten iki hafta sürüyor sonra randevu da birkaç hafta sonrasına oluyor. O yüzden olmaz

vize ajansıyla konuştum şu an 25 nisan ve sonrası biletlemeler için başvuru alıyorlarmış :)
bana imkansız dedi.

Bize italya icin vizeci imkansiz demisti ama kendimiz randevu bulup basvurup yetistirip 3 hafta icinde vize almıştık gecen mayis ayinda. Randevu bulabiliyorsaniz denenebilir ama riskli ve stresli

="yazı yazı yazı" & C15 & "yazı yazı yazı" & D83

O şekilde yazınca yazı olarak kalıyor formül olarak okumuyor :(

if(0,95>=1,85;2;if(0,95>=1,6...

Buna göre oluşturun sona kadar gidin.

onu yazmaya üşendim :)

daha pratik bişey varsa hem de öğrenmiş olurum diye de düşünmüştüm...

var:
=SUMIFS(G8:G19 ['seçilen' kolonu],E8:E19 [A kolonu], "<"&$B$8 [0.95 hücresi],F8:F19 [B kolonu],">"&$B$8 [0.95 hücresi])

Çok değil ama haftada birkaç gün günde 30dk-1 saat falan. Haftasonu hanımla kitap kulübü yapıyoruz sabah kahve ve kitap olarak.

Hayatıma bir anlam katacak diye okumuyorum. Misal en son generation kill okudum, bana sadece perspektif katti, orada yasananlari hayal etmemi sagladi falan.

Her yerde okuyabileyim diye e book okuyucu aldım. Genelde toplu ulaşımda ama her zaman her yerde okuyurum. Günde 50 sayfa diye bir standardım var.
50 sayfayı kendime şart koşmuşluğum, tamamlamadan uyumayacağım demişliğim yok ama bu ortalamayı tutturmaya çalışıyorum.
Bazan ağır ilerleyen kitaplara rastlarsam bir ikinci kitapla paralel yürütüyorum.
Evde fiziki kitap, dışarda e book diye ilerliyorum genelde.

Hayatta kendimle ilgili gurur duyduğum ozelliklerimden biri okuma yazmayı öğrendiğim yaştan beri hep kitap okuma rutinimin olmasıdır. Dolayısıyla evet, okuyorum ve kendi çapımda da iyi bir okuyucu olduğumu düşünüyorum. Günde beş sayfa da olsa okurum.

Öncelikle e-reader veya basılı kitap fark etmiyor, ben kitabımı hep yanımda taşırım. Doktor kontrolüne gittiğimde, kahve için arkadaşımı beklediğimde, ne bileyim banka sırasında vs. Telefonla ugrasacagima birkaç sayfa kitap okurum. O dönem akademik ve fazlaca dikkat gerektiren bir kitap okuyorsam yanımda taşıdığım kitap biraz daha hafif bir kitaptır ama yanımda hep bir kitap vardır. Zaman olmaması bir bahane degil zira zamanı neye harcadığınız bu noktada daha önemli.

Okuma motivasyonunu kaybettiğinizde geri gelmesi için sevdiğiniz türde, çok kalın olmayan bir roman en ideali bence. İlla "şu kadar sayfa okumalıyım" gibi bir standart yerine gün gün üstüne koyarak gitmeyi deneyebilirsiniz. Örneğin bu hafta her gün beş dakika, ertesi hafta on dakika gibi. Zaman icinde bir bakmışsınız tekrar eski rutine kavuşmuşsunuz. Ama günde yarım saat diye yola çıkarsanız sıkılabilirsiniz. Gerçekci olmak önemli.

Akşam yatmadan önce okunan kitaplar uykunuzu getiriyorsa gün içinde okumayı deneyin. Zaten uyku kalitesi için yatakta uykudan önce kitap okumak, film izlemek vs gibi aktiviteler pek onerilmez.

Hep aynı tür kitaplar okumak yerine çeşitlendirme yapın. ben mesela bir mesleki kitap okuyorsam hemen ertesinde iyi bir roman okumaya çalışırım. Felsefe çok severim ama arka arkaya bir sürü felsefi kitap okumam, hep cesitlendiririm.


Eski ivmenizi kazanmaya başladığınızi hissettiğinizde bir arkadaşınız, sevgiliniz, eşiniz vs ile birlikte aynı kitabi okuyup sonra birlikte tartışabilirsiniz. Ben bunu çok severim.

Kitap içinden notlar almak için güzel kalemler, ayraçlar vs da motive edici olabilir.

Kitap okumak çok güzel bir şey ve insanlar bu zevkten mahrum kalınca çok üzülüyorum. O yüzden denemekten vazgeçmeyin, bir sure sonra alışkanlık haline gelecektir tekrar.

İyi okumalar.

3-4 aydir tiyatro metinleri okuyorum cok fazla. Hem akici keyifli hem kisa suruyor. Birkac ayda bir de roman turunde kitap okuyorum. Daha sik olarak da bazen cizgi roman.

Aynı ızdıraptan dönem dönem bende de oluyor. Gençlik yıllarında çok kitap okudum. Araya akademisyenlik girince biraz uzaklaştım çünkü iş akademik okumaya dönüyor, onu keyif amaçlı kitap okumaktan sayamıyorum. Ama çok sevdiğimden geri dönmek istediğimde, çok ağır ve roman dışı eser pek okuyamadığımdan, daha hafif içerikli, bazen bestseller denebilecek kitaplar okuyarak kitap okumaktan duyduğum mutluluğu yaşamaya devam etmeye çalışıyorum. İçinde yaşadığım tempo ve bebek sonrası kaybettiğim beyin hücreleri roman dışında bir şeyler okumamı şu an için zorlaştırıyor :D

Uzak kalıp geri dönmek istersem okuma hızım ve alışkanlığım geri gelsin diye özellikle çok hafif bir şeyler okuyorum, sonrasında okumak isteyip okuyamadığım farklı tür eserlere geçiyorum. Ben kitap okuma işini kindle ile hızlandırdım ve kolaylaştırdım. Gün içinde işlerden ötürü kitap okuyamıyorum. kindle'ın en büyük yardımı bu oldu, hem eşin hem bebeğin uyuduğu odada ışık açmadan, kimseyi de rahatsız etmeden rahat rahat okuyorum. Böyle olmasa kitap okuyacak zamanım kalmazdı. Biraz kindle'dan ötürü, biraz da İngilizce okudukça Türkçe çeviri kitaplara önyargım arttığından İngilizce okumaya başladım. Bu da biraz okuma alanımı sınırlıyor aslında. Bir de amazon'da bir kitaba 7-8 dolar bile verince maddi olarak koyuyor takdir edersiniz ki :) Bu arada özellikle gece yatmadan okuyorum, bazen çok uykumu getiriyor çabuk bırakıyorum, ama kitabın ilerleyişine bağlı olarak elimden bırakamayıp almam gereken uykudan mahrum kaldığım da oluyor :D

Bir de suçluluk duygusu sizi yapmak istediğiniz işten ister istemez uzaklaştırır, çünkü içsel bir motivasyonla değil, "kitap okumam lazım" şeklinde beyninize verdiğiniz bir çeşit emirle okumaya çalışıyorsunuz o zaman. O yüzden belki sadece çok keyif alacağınız bir tür bulup ondan okumaya çalışabilirsiniz. Tarzınıza göre bilim kurgu olur, polisiye olur, young adult romance bile olur yani artık sevebileceğiniz neyse.

Bu arada goodreads de çok işime yarıyor, bir bakmanızı tavsiye edebilirim. Kendinize reading challenge'lar oluşturabiliyorsunuz (gerçi bu da bir baskı olabiliyor). Bir de kitap seçme işini bir başlangıç için kolaylaştıran listeleri var. Okuduğunuz, sevdiğiniz bir kitabın benzerlerini gösterebiliyor. Her şeyi çok ana akıma çekmek gibi bir problem yaratsa da bazen çok yardımcı olduğu kesin bence. O yüzden, bilmeme ihtimalinize karşılık, goodreads linkini aşağıya bırakıyorum.

www.goodreads.com

Umarım sevdiğiniz eserler bulup keyifle okumaya devam edebilirsiniz :)

Haftasonları iyi okuyorum evde yapılacak iş olmadığında. Cumartesi başladığım kitabı Pazar günü bitirebiliyorum.

Ücret alacakları 5 yıllık zamanaşımına tabidir yani tabi ki ücret alacağınızı talep edebilirsiniz. Dava açmadan önce arabuluculuk yoluna gitmek zorunlu. Bu işçilik alacağı davası. Siz ücret almadiginizi, işveren ödediğini ispat edecek. Kazanmamaniz için bir sebep yok. Mahkeme ücret konusunda sizin beyanınizla bağlı olabilirdi eğer işveren davayı kabul etseydi ama o ben asgari ücret verdim vs diyecek muhtemelen. Mahkeme de işinizle alakalı sendika ve işçi örgütlerine yazı yazarak ücret araştırması yapacak. Devletin kendi personeline verdiği maaşın bununla bir alakası yok. Özel sektordeki rakamlar esas alınır.

Ben asgari ucretten daha fazla para aldım ama primlerim asgariden yatırıldı bunun da düzeltilmesini istiyorum diyorsanız bu sefer açacağınız dava prime esas kazancın tespiti davası, bunda arabuluculuk yoluna gitmek mümkün değil, çünkü davalı iki tane, biri işveren diğeri SGK. Fakat bu davayı açmadan önce SGK'ya başvurmak gerekiyor . Bu iki davayı beraber de açabilirsiniz ya da işçilik alacağı davası sonlandiktan sonra da, beklemek daha mantıklı olur zira bunda zamanaşımı yok.

çok teşekkür ederim, en kötü asgari ücret üzerinden hesaplanacak anladığım kadarıyla. Primde görünen o çünkü.

Peki ben başlangıçta arabulucu üzerinden istediğim rakamı teklif edebilir miyim?

Avukata danışırsanız o da biliyordur ancak sizin de aklınızda olsun nitelikli işçinin asgari ücretle çalıştırılması hayatın olağan akışına aykırı kabul ediliyor mahkemelerce. Bunla ilgili emsal kararlar var, kendiniz de bir bakın.

Yani sizin sgk kaydınızdaki meslek kodunuz mühendis veya alakalı yönetici ya da teknik pozisyonda bir meslekse asgari ücret için de ayrıca itiraz edebilirsiniz.

Ek olarak firmanın sgk primlerini eksik yatırması yüksek idari para cezası var ve olası sgk teşviklerini yok ediyor bu ceza. Arabulucu sürecinde bununla da tehdit edebilirsiniz

Üstte yazilmis ancak onemli oldugu icin altini cizeyim tekrar. Siz maas aldiginizi ispat etmek zorunda degilsiniz, isveren maas verdigini ispat etmek zorunda.Elinizde is teklifi yada soylesme varsa her sekilde o parayi alirsiniz

hocam sizin verdiğiniz taahhütnamede veya müteahhitin idareye verdiği anahtar teknik personel taahhütnamesinde sizin branşınızdaki asgari ücret ile çalışacağınıza dair bir ibare olabilir. veya bir maaş da yazabilir. benim eski çalıştığım işlerde verdiğim taahhütnameler bu şekildeydi. dolayısıyla siz davanızı açın, sigorta asgari ücretten yatmış dediğiniz 11bin ise zaten oradan işveren hata etmiş durumda, maaşınıza gelince de inşaat mühendisi asgarisi olarak davada size bilirkişi maaş belirleyecektir.

ustten gorusunu cok guzel ama yandaki baklava desen dikisleri ve topuk tipi kotu. jean giyen birine yakisacak bi renk. fiyati icin bir sey diyemem ben almazdim sanirsamss

tipi iyi
fiyat performansı hakkında bilgim yok

tipi güzel. bu parayı verir miydim emin değilim ama ayağıma dener çok güzel oturursa anca verirdim.

şık hemde spor ben çok beğendim. biraz topuklu gibi duruyor.
fiyatı ok uçuk, anca 1500/2000 falan veririm. gerçek deri bot trendyolda 1000 tl

peşin 100.000'i tercih ederim ev sahibi olsam, kiracı olsam aydan aya ödemeyi

bulunan zamana duruma göre değişir.

mevcutta 100bin tl kredi kullansanız aylık 11bin tl ödersiniz.
kısaca şu an ayda 12bin tl almak daha makul.

tabi bu dediğim sadece finansal hesap, bir de 1 yıllık kirayı peşin almanın rahatlığı var.

Peşin kira alıp kiracılı evin konut kredisine erken ödeme yapmayı tercih ederim çünkü kredi faiz tutarından ciddi tasarruf etme imkanım olur. Kiracıma zam döneminde o şekilde önermeyi düşünüyorum.

Kiracı iken de 6 ay peşin ödeyeyim ev sahibi biraz indirim yapsın diye önermiştim 2015-16 civarında. O dönem enflasyon sorunu hemen hemen yoktu, ev sahipleri buna yanaşmıyordu. Şimdi durum değişti.

Kiracı açısından taksitle ödemek, ev sahibi açısından da peşin almak daha avantajlı.

pesin alirdim.

vermek istemenin dışında bir şey atayım ortaya, eve 3 kişi talip oldu biri kiralayacak. Peşin veren kapar. Kiracı illa o evi istiyorsa vermek zorunda kalabilir yani. Tabii Türkiye'de ilk gelenle anlaşılıyor ama insan çok ev az, yakında bu kapışma durumuna geçilir veya geçilmiştir bile belki.

Bunu matematiksel olarak hesaplamak istiyorsanir net present value seklinde arastirin.Tabi referans faiz ranini ne alacaginiza bagli ama ben evsahibi olsam kesinlikle pesin alirdim

geçen sene 17 bin kirası olan evi 1 yıllık peşin verecekler diye 15.500 e kiraya verdim. peşin 186 bin tl aldım. iyi mi yaptım bilmiyorum hepsiyle dolar almıştım.

kiracı bu senede peşin para vermek istiyor. bu sene nasıl yapsam bilemedim.

kşracının durumu bozuldu kiraları aksatmaya başladı diyelim o zaman niye peşin almadığınıza üzülürsünüz.

en iyi para gelecek değil, şu an cebimde olandır. alırım.

Peşin alıp taksitle vermek isterdim sebep
Enflasyon

İtalyadan alıp ilk girişi italya yapmayacaksınız benden direkt Çekya'dan başvurun.
Eşinizin devlet memuru olması pozitif etken. Zaten ikiniz aynı dosya içinde vereceksiniz belgeleri (kız arkadaşımla biz başvururken görevli aynı dosyaya koydu beraber gideceksiniz zaten diye- zaten siz evlisiniz) o yüzden dönmeme ihtimalinizi düşünmezler diye düşünüyorum.

bol şans.

hocam israil vize istemiyor diye biliyorum, değişti mi sonradan?

israil sadece yeşil pasaporta vize istemiyor.

@mustafakesekci: Vize istiyor ama ücret almıyor yanlış bilmiyorsam. Az kolaylık değil.

aynen israil vizesi ücretsiz.

sermayenden 150 yatırmışsın, 195.500 almışsın. karı bu şekilde hesaplamak en temizi gibi geldi. yoksa işin içinden çıkmak baya zor.

2 aydaki karın %33 civarı yani.

Üsküdar, eger marmaray’a yurume mesafesindeki az sayidaki otelde secerseniz konum olarak iyi bir noktada bence, hele gece cikilmayacagi icin.
Onun disinda bagdat caddesi civarina da bakabilirsiniz, etrafi da guzel olsun derseniz. Onun disinda denizde kum, tarihi yarimada’da otel.

600-800 tl bence az olmus. Haftasonuna da bir sey kalmadi, ok fiyatli cogu otel de dolmus. (Birkac otele baktim da)

Sitelerin hepsini teker teker inceleyeceksiniz, baska sansiniz yok. Airbnb konusunda yorum yapamayacagim, trdeki cogu airbnbyi asiri cirkin ve pahali buluyorum.

Ben Ağustos başında İTÜ Sosyal Tesisleri otelinde kaldım, gayet temiz ve ihtiyaca cevap verecek bir yerdi. Yeri de Beşiktaş'a 20 dk yürüme mesafesinde.
Fiyatını hatırlamıyorum tam ama 600-800 arası bir şey olsa gerek.

muadillerinin fiyatlarını bilmediğin için fiyat konusunda yorum yapamayacağım ama honda jazz sınıfının en iyi arabalarından biri. mekanik olarak da honda teknolojisi. üzmez bu araba.

abim seneler önce kullanırdı, göründüğü kadar ufak bir araba da değil üstelik.

Ortalamada en üst rakamı yazmış. 280 civarına bağlanabilirse daha iyi olur ama fiyat artış kaygısından 290 da verilebilir. Eğer bir problemi yoksa tabii.

Araç olarak iyi, tutulan bir araç ancak otomatik vitesi yarı otomatik. Vites geçişleri sarsıntılı olabilir. Almadan önce denemenizde fayda var.

jazz b segmentinin en zor bulunan en sıkıntısız aracı. alınır. fiyat araştırılmalı.

cvt şanzıman olduğu için vites geçişlerini hissettirmiyor. geçen sene 150.000 di ne ara buralara geldik anlamadım.

10 yaşında bir arabaya 3 yıllık memur maaşını vermek koyuyor, acaba yanlış mı yapıyorum, fiyatlar düşer mi endişesi var.

ahhh jazz benim üzümlü kekim, çok severim umarım bana da nasip olur. bütçe yetiyorsa yapıştırın gitsin hocam gayet iyi duruyor. hayırlı uğurlu olsun kazasız belasız inşallaaa.

Araç iyi. Bu gibi konularda çok düşünüp 3'ü 5'i hesaplamamak lazım. Tarcanlar vb gibi iyi bir ekspertize sokup alın gitsin. Araç piyasasıyla ilgili düşüşten ziyade yükseliş beklentisi var, dolar da uykudan uyandı, neler olur bilemeyiz, ihtiyaç varsa alın derim..

10 yaşında araç, bunun yerine 2-3 yaşında kia rio bakardım.

Birebir aynı araç dayımda da var. Hatta ilana bakınca dayım arabasını mı satıyor diye şaşkınlık oluştu. Neyse araca gelecek olursak gayet güzel rahat sürüşü konforlu üzmeyecek bir araba. Geçen ay izmir İstanbul arasında kullandım gayet hoşuma gitmişti. Dayım geçen senenin şubat ayında bu arabayı 95 kmdeyken 135 bin liraya almıştı. Şuan 300 bin lira. Ekonomi bu şekilde giderse seneye bu zamanlar 450 civarına satılır

2012 model arabaya 300bin lira vermezdim ben ne marka olursa olsun.

2017-2021 model bir sürü araba bulursunuz o fiyatlara

13 temmuzda covid pozitif tanısı ile hastaneye yattım geçen hafta taburcu edildim, 14 günlük ev karantinasının birinci haftasını bitirdim.

Şimdi öncelikle acayip karışık yazmışsın neyse burayı geçiyorum. Benim sürüntü testim negatif çıktı, kardeşiminde negatif çıktı ama tomografide gözüktü virüs.

1- Sürüntü testi negatif çıkıyor ise virüs ciğere inmiş olabilir o da ancak tomografi ile anlaşılır.
2- Tomografi negatif çıktı ise virüs henüz ciğerlere inmemiş olabilir oda ancak sürüntü ile anlaşılır.
3- yani bu iş hem sürüntü hem de tomografi hatta artı kan tahlili ile kesin sonuç veriyor.

Artı olarak eğer belirti yoksa test mest yapmıyorlar, o nedenle bişekilde !! doktora gidip komple kan tahlili, tomografi, sürüntü falan isteyin.

Türkiye'deki testlerin doğruluk oranı %40'a düştü.

Pozitifse pozitif olduğu kesin ama negatifse direkt inanmamak lazım.

Ama hocam kusura bakmasınlar da cahil gibi geçmiş olsuna gitmek ekstra temasta bulunmak filan nedir bu devirde?

Paramolacak +1

Geçmiş olsun, hastaneler de ateş olmadığı müddetçe eve yolluyorlar diye biliyorum.

öyle bir şey var evet.
detayını hatırlamıyorum ama devlette bir görevde çalışanlar (hangi görev hatırlamıyorum, konsolosluk muydu neydi) bu hakka sahipti. telefonları kaydedince herkes kullanabiliyordu.

bu telefoncu çakallar da onlardan kayıt haklarını alıyorlardı. yani netice itibariyle var. bulursam editlerim.

ekleme: buldum. yabancı misyon mensupları diye birileri bu mevzudan muaflarmış.

www.ticaret.gov.tr

Soru: Yolcu beraberinde cep telefonu getirmek mümkün müdür?

Cevap: Evet getirilebilir. Tv, müzik çalar, video oynatabilme özelliğine sahip olanlar da dahil olmak üzere yolcunun kimlik numarasına kayıtlı hatlarla kullanılmak şartıyla üç takvim yılında 1 adet cep telefonu yolcu beraberi kişisel eşya statüsünde telefonun kıymetine bakılmaksızın muafen getirebilmektedir. Yabancı misyon mensupları için bu sınırlama söz konusu değildir. Cihazların sorunsuz bir şekilde kullanılabilmesi için kayıt altına alınmaları ve kaydın yolcunun Türkiye’ye giriş tarihinden itibaren 120 gün içinde yapılması gerekmektedir. Kayıt işlemlerine ilişkin bilgilere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun internet sitesinden ulaşılması mümkündür

o zaman şevkat yerimdar izleyebilirsin.

dolunay

Kalp atışı. Hastanede geçiyor ve bütün erkekler bir kızdan hoşlanıyor.

Virus total

Pardon yanlış okumuşım site sandım mobil olduğundan editleyemedim. Combofix mi aceba?

dracula mı?

amerikada önce kızılderililer vardı. native'leri soruyorsan kızılderililer, mayalar, inkalar (maya-inka orta ve güney amerikada tabi)

önce bunlar vardı,
sonra beyaz adam geldi,
en son siyahlar.

he, bi "amerikalı kimdir?" sorusunu sorarsan, hector john de crevecoeur diye bir eleman var, onun amerikalıyı tanımladığı "what is an american" diye bir yazısı var. bulabilirsen oku.


edit: hatta bak yazının şu kısmı ünlüdür:

"What then is the American, this new man? He is either an European, or the descendant of an European, hence that strange mixture of blood, which you will find in no other country. I could point out to you a family whose grandfather was an Englishman, whose wife was Dutch, whose son married a French woman, and whose present four sons have now four wives of different nations. He is an American, who leaving behind him all his ancient prejudices and manners, receives new ones from the new mode of life he has embraced, the new government he obeys, and the new rank he holds."

yani amerikalıyı "tüm avrupa kökenini (avrupa yargılarını, davranışlarını vb) geride bırakıp da amerikaya göç etmiş kişi ve bu kişilerin çocukları" olarak tanımlar.


soru üzerine büdüt:

@bu yolun yolcusu

sadece ingilizler değil. ingiltereden ilk göç edenler mayflower gemisinin yolcuları olan pilgrimlerdi. bu kişiler mezhebi kilise tarafından hoş karşılanmayan kişilerdi ve azınlığı oluşturuyorlardı. ancak sadece ingilizler değil, yukarıdaki alıntıda da görebileceğin gibi çok değişik ülkelerden gidenler oldu. portekiz ve ispanyollar ise genellikle güney amerikaya gitti. hatta ispanya ve portekiz arasında güney amerika için kızışma başlayınca papa bu ikisini çağırdı, "gelin lem buraya, bak kıtanın burası portekizin, şurası ispanyanın" dedi. ki bugün brezilyada portekizce, diğer yerlerde ispanyolca konuşulmasının sebebi budur (bu da ekstra bilgi olsun)

Bu beyaz adam dediğimiz ıngilizler mi oluyor ? Peki bu siyahlar nerden çıktı yahu ?

Beyazlar geldi, beyazlar da siyahları köle olarak getirdi ama onlardan önce bi yerli halk vardı tabii. Beyazlar bunların topraklarını falan satın alıp götüm götüm tüm kıtayı ele geçirdiler.

kole olarak afrikadan getirildiler.

İngilizler, kuzey avrupalılar, italyanlar, ispanyollar hepsi amerikaya göç etti..

kızılderililer yerliler. indian denir. neden hintli? çünkü kolomb amerika'yı hindistan sanıyordu o yüzden onların adı indian kaldı. sonra irlandalılar, ingilizler, italyanlar, ispanyollar geldi, onlar da afrikadan zencileri köle olarak getirdi.

Merhaba, benim adım Felicia ve bir Youtube kullanıcısıyım. Benden etkileyici videolar, tanıtımlar ve ilk izlenimler ister misin, merak edyorum. Ürünlerinle oldukça ilgiliyim ve diğer insanların da bunlardan haberdar olmasını isterim. Ayrıca, eğer istersen birlikte ücretsiz numuneler de dağıtırız, bunlar nihayetinde kazanç olarak geri dönecektir.

gerek yok ki artık. media sayfası var herkesin. herhangi bir fotoğrafını aç, sol üstte kutucuk cıkıyor ona tıkla.

(bkz: suti)

ms visio alabilirseniz tavsiye ederim. worddekiler sikintili nispeten :)

Visio ile çizdiklerinizi Word'de düzenleyebiliyorsunuz diye biliyorum, ama emin değilim. Diyagram çizmek için Diagram Designer diye bir program da var.

breaking bad'den sonra sfu izlemek, kızgın kumlardan denize atlamak gibidir. yok yok kızgın kumlardan, kaynar suya atlamak daha uygun kaçar. senden daha çok dzi izledim. ve açık ara sfu en beğendiğim dizidir. eğer kasvet istiorsan sfu ama eğlenmek istiosan himym

himym i sevmeyen hatta nefret eden biri olarak
lie to me

ağır dram'a hazırsan six feet under
edit: fringe'i beğendiysen devam et 3.sezon daha güzel, ama sfu 1. sırada

six feet under

muhakkak ki cevap six feet under dır evlat

the sopranos

eğer meraklı biriysen, her bölüm sonunda vay arkadaş acaba ne olacak sonrasında diye çabucak öteki bölümü izlemek istiyorsan lost u tavsiye ederim.
flash forward tek sezonluk bir dizi. merak ettiren bir diziydi. ama ikinci sezonu çekilmedi. o yüzden tavsiye etmem.
himym 3 sezon izlemişsin. 4-5-6. sezonlar 3.sezondan daha iyi değil. ama hikayeyi merak ediyorsun. ve hiç değilse kafan dağılıyor ve eğleniyorsun az da olsa.sozlukte de aynı yorumları görürsün zaten.
diğerlerini izlemedim.

Yalnız değilsin dostum.Ha ne katıyor bunlar bize dersen ona bende cevap veremeyeceğim.Ama iyi ya da kötü katıyordur bişiler...

yalnız değilsin. hayır, birşey katmıyor. biri yazıyor biz de izliyoruz. ben olayını çözemedim evet. ama yapıyorum.

abi ne oluyor, işte eksik hissettiğin veya hayalini kurduğun yönler var mesela. dexter izlerken kendini bir seri katille özdeşleştiriyosun, eğer seni cezbediyosa devam ediyosun. o diziyi izlerken oradaki hayal dünyasına dalıyosun. öbür dizideki adamın karizması, ötekinin sosyal ilişkileri, bir diğerinin arkadaş ortamı, hayata bakış açısı, esprileri, yaklaşımları vs.

bunun gibi şeylerle kendi hayallerini birleştiriyosun falan... eğer aklı başında biriysen ilham alıyosun, hayal gücün zenginleşiyor; değilsen de polat alemdarlaşıyosun, racon kesiyosun falan.

bilgi, his, empati, hayalgücü, kendini karakterin yerine koyma, farklı dünyalar ve zeki senaryolar, diyaloglar, tebessüm, kahkaha, korku, gerilim... bir sürü şey sayabilirim.. evet dizi bana birçok şey katabiliyor, ama hayatımın önemli aşamalarını da engellemiyor. dengelemek senin elinde..

tek faydası şu oldu bana. ingilizcem rezildi bu diziler sayesinde ielts den 6 aldımdı. üper bi puan deildi ama geçtik dersten.

İyi bir dizi iyi bir kitap kadar çok şey katar insana. Derslerden, işlerden zaman çalıp dizi izleniyorsa saçma bir hareket olur tabii :)

ingilizce ve genel kültür. teorik olarak roman okumaktan pek farkı yok. Yani bunları geliştir.

Peki neden izliyoruz? Çünkü keyifli güzel zaman geçiriyoruz. hayattaki bir amac da bu değil mi zaten?

insanlar artık film yerine daha uzun soluklu şeyler arayışındalar. o yüzden.

dexter'ı izlersen böyle düşünürsün tabi ama. bu her dizi için geçerli değil. hatta bazı diziler var ki, onları dizi diye kısıtlamak bile doğru değil.

bildiğim kadarıyla ekşi duyuru zararına çalışıyor :)

sözlüğü bilmem de duyurudakiler sunucu masraflarını bile karşılamıyordur bence. mesela şu an mavi reklamlar boş.

ekşiduyuru kapanmasın diye compumaster cebinden baya bir para veriyor diye biliyorum. bunun dışında ekşi sözlüğün binde biri filan giriyordur duyuruya o yüzden ekşi para kazanırken duyuru anca sürünüyor.

bence duyurunun yaptığı iş yabana atılacak gibi değil. bi " donate " kampanyası başlatalım o zaman duyurucular olarak sahip çıkalım buraya.

en altta donate var ama kullanan yok. ben basıcam şimdi para, düşündüm niki bende kalsın burdan birisi bize karşılıksız eşya verdi 200-300 tl civarında. sonra yine burdan birisi sayesinde fener maçında spikerin yanında idim, vip bölümlerini gezdim. daha var mı gelmedi aklıma.

hosting'i birisi sevabina karsiliyor. aylik da 300 dollar gibi bir reklam geliri oluyor burada en iyi ihtimalle. ben oyle hesaplamistim en azindan.

Duyuru geçen sene gerçekten kötü durumdaydı, hem mevcut hosting ile sorunlarımız vardı, hemde geliri yok denecek kadar azdı (2006'dan beri açık olmasına rağmen). 2009 sonunda sitede nerdeyse her gün bir sorun çıkıyordu.

www.artibir.net'in sahibi geçen sene, ekşi duyuru'yu da takip ettiği için gel sana her türlü imkani vereyim adam edelim siteyi dedi. Yaklaşık Ocak 2010'dan beri onların verdiği hostingde siteyi daha düzgün bir şekle soktuk. Şu sıralar dreamhost'da bir sorun olmadıkça artibir.net'ten kaynaklanan hiç bir sorunumuz yok.

2006'dan beri harcadığımız tüm vakti ve emeği maliyete dökersek bu site hiç bir zaman kara geçemez. Sadece hosting'i düşünürsek, belki önümüzdeki sene bugüne kadar verdiğimiz parayı geri kazanmış oluruz herhalde.

Google ads'in bu kadar abarmasının nedeni de biraz ileride hostingi değiştirirsek biraz alım gücümüzün olması. Yoksa bana bırakacak olsanız hiç reklam koymak istemiyorum.

Donate düğmesini bir kaç ay önce kaldırdım, hem zaten kimse kullanmıyordu, hem de artık Google ads'den gelen gelir siteyi karşılıyor. İleride belki destekleyen kullanıcı gibi bir account tipi açıp ayda 2$a reklamsiz ekşi duyuru logini vermeyi düşünüyorum, ama aldığım geri dönüm bunun kimse tarafından kullanılmayacağı yönünde.

Ekşi Sözlüğü bir site olarak düşünmeyin. Ekşi Sözlük bir şirketin bir ürünü durumunda şu anda. O şirketin her şirket gibi çalışanlarından, bulundukları mekana masrafları ciddi anlamda var. Sözlüğün aylık girdisi çuvalla para ise, çuvalla çıktısı da var kesinlikle.